Honolulu’daki 2.günümüzün sabahında planımız erkenden downtown ve de Chinatown’ı gezmekti. Arabamızı Aloha Tower ve Marketplace’e ait park yerine parkettik. Saat 09:30 olmasına rağmen sokaklar halen bomboştu. Açık bulduğumuz bir Subway’de sandviçlerle kahvaltımızı yaptıktan sonra Chinatown turumuza başladık.
Burası Honolulu’daki Asyalı nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Restoranlar, antika dükkanları ve sanat galerileri gibi turistlere yönelik mekanların yanında tamamen yerli halka satış yapan marketler, açık pazarlar ve bakkal tarzı alışveriş yerleri de mevcut.
Burada en çok ilgimizi çekenler tropik balıkların satıldığı balık pazarı ve adaya özgü çiçeklerden yapılan kolye olan ‘lei’ imal eden ve satan dükkanlar oldu.
Açık söylemek gerekirse Chinatown gezisi ekipte bir hayal kırıklığı yarattı. Bir an önce adanın sahillerine ulaşma isteği nedeniyle Honolulu merkezdeki turumuzu kısa kestik. Ancak burada Hawaii ve Uzakdoğu kültürüne ait birtakım saray, tapınak, bahçe ve önemli müzeler olduğunu söylemek isterim. İlgilenenler olursa cazip olabilir. Tabi ki ünlü Pearl Harbor da Honolulu’da ve özellikle ABD vatandaşları ve 2.dünya savaşı ile ilgilenen insanlar için görülmesi gereken bir bölge. Çok kalabalık olduğunu ve turlarla gezildiğini rehberden öğrendik. Biz tekrar arabayı bıraktığımız Aloha Tower’a döndük.
Burası 1926 yılında yapılmış ve özellikle bütün turistlerin gemiyle Hawaii’ye geldiği dönemde limanda onları karşılayan görkemli ve zamanın şehirdeki en yüksek binasıymış. Şu anda sadece cruise gemilerinin yanaştığı limanda biraz da eski şatafatlı günlerini arar bir şekilde etrafındaki alışveriş merkezi gibi tenha idi. Tepesinden biraz downtown ve liman görüntüsü aldık.
Bu andan itibaren turumuzun içeriği tamamen adanın etrafındaki beach park ve resortları keşfetme üzerine kuruldu. Bugün öğleden sonra adanın batı sahiline doğru gitmeye karar verdik.
İlk hedefimiz LP rehberimizde son derece lüks otel, yat limanı ve golf sahalarından oluşan Ko Olina resortu ve lagünü idi. Burası yapay bir lagün ancak oldukça etkileyiciydi. Sabahki şehir turunun hayal kırıklığını gördüğümüz manzara unutturdu. Burası çok pahalı bir yer olmasına rağmen lagün ve sahili herkes kullanabiliyor.
Burada yaklaşık 2 saat geçirdikten sonra batı sahilinde kuzeye doğru ilerlemeye devam ettik.
LP rehberinin tavsiyesi yol üstü lezzet durağında yerli halka beraber karnımızı doyurduktan sonra sırayla yol üstündeki köylerin beach parklarına girerek en güzel sahili bulmaya çalıştık. Adanın batı sahili küçük köylerden ibaret. Burası yerel hawaii’lilerin ve birçok homeless ailenin çadırlarda yaşadığı bir bölge imiş. Bu nedenle turistik açıdan çok cazip değil. Ancak yerel halkın yaşadığı köyleri görmek ve tenha plajlarda tertemiz denizin keyfini çıkarmak açısından bizi (özellikle beni) oldukça memnun etti.
(Arka planda Amerikan futbolu antrenmanı yapan okul çocukları ve piknik yapan yerliler)
Batı sahilinde yol en kuzeyde Makaha noktasında sonlanıyor. Buradan sonrası trekking merakllıları için çok güzel bir rota imiş. Bir tarafta orman ve dağ, diğer tarafta uçurum ve de okyanus manzaraları izleniyormuş. Meraklısına tavsiye edilir. Biz aynı yoldan geri Honolulu’ya döndüğümüzde hava kararmıştı. Waikiki plajından gelen Hawaii müziği ilgimizi çekti. Burada her akşamüstü gün batımı ile başlayan turistik bir Hawaii müzik ve dans gösterisini yüzlerce turist ile beraber izledik.
Waikiki plajında modern rüzgar sörfünün kurucusu olarak kabul edilen ve tüm dünyada sürf gösterileri yapan Hawaiili Duke Kahanamoku heykeli ile fotoğraf çektirerek 2.gecemizi tamamladık.